Ana içeriğe atla

İLLE DE GASTRONOMİİİ....

Merhaba güzel insanlar, bloğumu açma amacımdan biri olan, meslek seçimimde yaşadıklarımı ele almayı istiyorum bu yayınımda, sizleri en başa götürüp, geçmişime dair bir zaman yolcuğu yaptırmak istiyorum sizlere. 2012 senesi lise son sınıftayım ve mesleğime karar verdim, gastronomi okumak istiyorum. Şuan, yani 2020 senesinde oldukça popülerlik kazanan ve herkes tarafından bilinen bir bölüm olan gastronomi, ben lise son sınıftayken aşırı popüler olmamakla birlikte, insanlara meslek seçimimin gastronomi olduğunu söylediğimde, çoğu insanın bilmediğini ifade edici bir yüz ifadesiyle karşılaşıyordum. Popüler olmayan bir bölümü istememe rağmen, ailem, akrabalarım çok şükür en büyük destekçimdi ve tabii arkadaşlarım da. Lise sonlara doğru çoğu genç mesleki hedefine karar verememenin üzüntüsü içerisinde olabiliyor. Sen böyle bir üzüntü içerisindeysen sakın bunun için geç kaldığını düşünme. İnan bana, sana uygun bir meslek vardır. Benim mesleğimde yani gastronomi veya aşçılıkta karar kılmış, bazı gençlerin bir sıkıntısı da çevresi tarafından şeçimlerinin önyargıyla karşılanması olabiliyor. Nasıl mı? Ne yani, aşçı olup, yemek mi yapacaksın? veya daha önce o bölümü okuyanlar tarafından türlü heves kaçıran, meslekten soğutan cümlelerle karşılaşabiliyorlar. Şuan gastronomi o kadar popülerki, insanlar sırf popülerliği dolayısıyla destekleyici olabiliyorlar. Önceden nasıl yani yemek mi yapacaksın?, Aşçı mı olacaksın? soruları yerini, 'Vaay o bölüm çok popüler yaa!', gibi ifadelere bırakabiliyor. Bir şeyin popülerlik kazanmasına şikayetim var gibi algılanmayı hiç istemem, sadece bir şeyi desteklemek için onun popüler oluşunu beklemeyi doğru bulmuyorum kendimce. Burada sürecin asıl başrolü sensin, bunu unutma. Kimse bütün ömür boyunca çalışacağı mesleğini popülerite uğruna harcamak istemez değil mi?. İnan sen mesleğini ister ve gerçekten benimsersen kimsenin sana inanmasını ve seni desteklemesini beklemeyeceksin zaten sana inanacak ve seni destekleyecekler. Olmuyor mu? Kendini dinle, sadece kendini! ne istiyorsun? Ve gerçekten istiyor musun? Kulak ver ve harekete geç.
Mesleğine karar verdin, peki ya sonra? Ben ne mi yaptım? gel bir bakalım...
Lise döneminde ilk olarak İsmek Pastacı Çırağı kursuna yazıldım. İnanılmaz güzel geçiyordu, hele  hocam vardı Muazzez Ayşe Ganioğlu. İlk hocamdı bu meslekte, derslerden zaten keyif alıyorken, Muazzez hocam keyfimi ikiye katlıyordu. Hocamla birlikte Bolu'ya gittik, birçok gıda fuarlarını gezdik hiç peşini bırakmadım hocamın hala da öyleyim ve hocamda sağolsun beni hep destekledi ve iletişimini hiç koparmadı benimle, bu sektörde elimden tutan ilk hocam oldu benim. Sonra lise bitti derken 2 sene sınava hazırlanmam sonucunda (bu süreçte mesleki anlamda kendimi geliştirmek adına birkaç işletmede çalıştım.) gastronomi tutturamadım. Kendimi sorguladım, hırs mı bu?  Yoksa gerçekten kararlılık mı? Peki tüm bu engeller karşısında pes mi etmeliydim? Hayır, hayır! pes etmemeliydim, etmedim de. Olmuyor diye çok ağladım, çok ümitsizliğe kapıldım. Bu gibi durumlarda hep kuzenim Emine'm ile konuşurdum beni hep teselli ederdi, az kafasını şişirmedim. Sınava ikinci hazırlanışımın sebebine gelecek olursam ailemin beni şehir dışına göndermeye çok istekli olmayışlarıydı, gerçi birçok aile evlatlarını zorunluluktan gönderiyor elbette. İstanbul' da ise devlet üniversitesinde gastronomi bölümünün esamesi yoktu pek o yıllarda. Yani anlayacağınız işim epey zordu, sınava ikinci hazırlanışımın tercih döneminde yine benim kararsızlıklarla uğraştığım bir gün, benim mesleğimde bir yerlere gelmemde maddi ve manevi baş destekçilerimden olan Gülbün teyzem tuttu elimden ve beni üniversitelere götürdü. Tercih zamanında bölümden hocalarla konuşmamı sağladı bu karamsarlıktan çekti çıkardı beni. Allah ondan razı olsun! Tercih konuşmaları esnasında tercih danışmanları ve hocalar puanımın gastronomi değil, aşçılık bölümüne yettiğini söylediler. Biliyorsunuz ki, aşçılık 2 yıllık bir bölüm. Ben içimden ille gastronomi bölümü olsun diyorum hala. Şuan bu düşüncem için kendime kızmıyorum desem yalan olur. Tercih konuşmalarından Hatice ablama bahsederken, aşçılığı neden düşünmüyorsun? 2 yıllık diye mi? Ben işletmeden 4 yıllığa tamamladım sen de öyle yapabilirsin diye söyleyince, bir anda içime bir rahatlama geldi ve en azından mesleğin bir ucundan başlamanın heyecanı kapladı içimi. Tercih süreci derken bir de baktım tercih sonuçları açıklandı. Gelişim Üniversitesi yarı burslu Aşçılık bölümünü kazanmışım. Anneciğimin ve tabii ki babacığımın, dualarının bir karşılığıydı bu. Ben ihtimal dahi verememişken annem bütün içtenliğiyle dua etmiş ve benden daha çok inanmıştı İstanbul' da okuyacağıma, bu olaydan sonra annemle bu tür şeylerle ilgili münakaşaya girmeye kalkışmadım bile, kimin kazanacağı belliydi çünkü. Daha dün gibi hatırlıyorum kazandığım anı, nasıl sevinçten ağlamış ve o sırada yanımda olan Esra ablam'a sarılmış, ablam ve eniştemle sevincimi paylaşmıştım. Bir şeyler başarmanın mutluluğu ve gururu vardı içimde, evet tam anlamıyla istediğim bölüm değildi ama hedefe ulaştıktan sonra hangi yolla gittiğimi çokta umursamıyordum açıkçası, kestirmeden veya dolaylı olup olmadığı önemli değildi benim için, asıl amaç hedefe ulaşmaktı. Sen de sakın istediğin bir şey senin istediğin şekilde olmuyor diye pes etme, belki senin için güzel olan yol, senin için uzun olan yoldur. Peki benim meslek maceram nasıl devam etti? Bölümümden memnun kaldım mı? Üniversite okuma sürecinde ve sonrasında neler yaşadım?  tüm bunları anlatacağım güzel insanlar beni okumaya devam etmeniz dileğiyle...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Üniversiteye kapağı at, gerisi kolay!"

Merhaba güzel insanlar, nerede kalmıştık? İlle gastronomi olsun diyen ben aşçılık kazandım işte,  artık mesleki yola ilk adımı atmış sayılıyordum. Recep eniştemin hiç unutmadığım bir lafı çınlıyordu kulaklarımda, "Üniversiteye kapağı at, gerisi kolay". Üniversitenin kapısından girdin ya, artık işin daha kolay. Benim için de durum öyle mi oldu bakalım. Kazanmanın hemen ardından bölüme kayıt işlemlerini hallettik derken, dersler başladı. Teorik, pratik bir sürü dersler vardı, bunlardan bazıları: Yöresel mutfak, Dünya mutfağı, Ekmekçilik, Hijyen ve Sanitasyon. Dersler o kadar heyecanlandırıyordu ki beni hele pratik dersler, yeni tarifler, yeni teknikler, yeni sunumlar. Genelde ders işlenen yer klasik bir amfi veya derslikken, biz profesyonel bir mutfaktaydık. Ders işlenen yer sıra değil tezgah, araç gereçlerimiz kalem, silgi değil bıçak, kesme tahtası ve türlü mutfak gereçleriydi. Arkadaşlarımızdan kalem, silgi değil, tuz, biber alışverişi yapıyorduk. Kısacası her şey olması ger...

"Her şey bir cesaretle başlar, destekle büyür."

Merhaba güzel insanlar, pastacılığa tutkumu bilen bilir, 2016 senesi günlerden bir gün bilgisayarda bilmem neyi aratırken karşıma çıktı Cake Show Istanbul yarışması inanın hatırlamıyorum. Tek hatırladığım idolüm dediğim ve hala öyle olan (bu konuya daha sonra detaylı değineceğim.) Deniz Orhun'unun da jüri olduğu bir yarışma oluşu benim heyecanıma heyecan katmıştı. Pastacılığa olan ilgim, yarışmalara olan merakım ve üstüne idolüm dediğim şefin jüri oluşu yarışmaya katılma sürecimi kısalttı. Hemen başvurdum ben de yarışmaya, Cake Show yarışmasının, bir diğer güzelliği beni kendine çeken yanı, sloganıydı. Görür görmez gözlerim ışıl ışıl,  kalbim küt küt oldu. "Her şey bir cesaretle başlar, destekle büyür". O kadar doğru ve yerinde bir slogandı ki bu ! ve bu sloganı okuyanın kendinden bir iz görmemesi neredeyse imkansız gibiydi. Başvuru yapar yapmaz kategorime uygun pasta fikirleri dönmeye başladı kafamda. Kuzenlerim, ailemle türlü fikir alışverişleri ve beyin fırtınaları net...