Ana içeriğe atla

Masmavi Alaçatı'da, Yemyeşil 'Ot Festivali'

Herkese merhaba güzel insanlar, nerede kalmıştık? size hayatımdan kesitler sunmaya devam edeceğim demiştim ve bugün sizleri geçmişte yaptığım bir geziye götürmek istiyorum. 6-8 Nisan 2017 tarihinde gittiğim Alaçatı Ot Festivaline. Her sene  bahar aylarında yapılan bu festivalin 8'ncisi düzenlenmişti. Üniversite adı altında festival için gittiğimiz, İzmir ve ardından hedef noktamız olan Alaçatı'ya adım atar atmaz eşsiz güzelliği ve şirinliği ile karşıladı bizi Alaçatı, her adım başı resimden fırlamışçasına evlerin yanında, Alaçatı'nın olmazsa olmaz mavi rengi, tepeden vuran güneşin hafif ten kızartan tatlı sıcaklığı ve daracık Alaçatı sokaklarının güzelliğiyle mest olarak festival alanına doğru yürüdük. Festivale yürürken bir yandan eşsiz doğa güzelliklerini fotoğraflamaya bir yandan da gidiş yolunda kurulu olan, organik reçeller ve ev yapımı ürünlerin olduğu şirin ve mütevazi tezgahlara göz gezdirerek gözümüzü ve ruhumuzu doyuruyorduk. 8. Alaçatı Ot Festivali yazan devasa festival ağacını görünce, alana geldiğimizi anladık. Epey kalabalık olan alanda birbirimizi bulmanın en kolay yolu olarak, buluşma noktamızı yine devasa ot festivali ağacı olarak belirleyerek, isteğe bağlı, grup veya bireysel olarak gezmek üzere dağıldık. Ben ilk olarak tek başıma gezmeye karar verdim ve birbirinden güzel otlar tanıdım, onları inceledim. Alaçatı Ot Festivali'nin bir özelliği her sene bir otun o festivalin simgesi olmasıdır. Bu festivalin otu ısırgan otuydu, hiç unutmuyorum. Neden? diye soracak olursanız, içi ısırgan otlu ve peynirli olan bir gözleme yiyerek, akşama kadar çölde susuz kalmışcasına gezmem desem anlarsınız herhalde. ;) Tezgahlarda ev yapımı doğal reçeller, hamur işleri, limonatalar yanında tabii ki festivalin olmazsa olmazı, birbirinden farklı çeşit ot vardı. Enginar, karabaş otu, sakız ağacı, şevketi bostan, ısırgan, gelincik otu, biberiye aklıma gelenlerin sadece birkaçı... yediğim ve unutamadığım şeylerden biri de, sakızlı kurabiyeydi. Otların güzelliği, her tezgahın iştah açıcılığı ve göze hitap ediliciği insanı tatlı bir kararsızlığa itiyordu. Fotoğraf çekmek ise en güzeliydi, başladım ben de kameramın deklanşörüne basmaya ve bu güzel anları ölümsüzleştirmeye. Sonra Üniversite'de ki dünya tatlısı Kübra Hoca ile devam ettim festivali gezmeye kaldığım yerden. Festivalden çıkınca bir de baktık Alaçatı'nın birbirinden güzel sokaklarında, eşsiz güzelliklerini fotoğraflarken bulduk kendimizi. 'Ay şurası da çok güzel!', 'Şurada da çekinelim!' diyerek alandan epey uzaklaştığımızı farkettik. Hemen buluşma alanı olarak belirlenen festival ağacının önüne gelerek gezi grubuyla toplandık ve İzmir Maceramıza kaldığımız yerden devam ettik. Gezinin geri kalan kısmında Kordon. Alsancak. İzmir Çarşısı, İzmir Kulesi, Cevahir Bedesteni. Kahveciler Sokağı, Tarihi Asansör gibi İzmir'in tarihi yapılarını gezip, manzaralarını görüp, gezimizi sonlandırdık. İzmir'in meşhur boyozunu yemeden dönmedik tabii ki ve Alsancak'da bulunan Dostlar Fırın'ında enfes boyozları yedik. Gezimizin son durağı olan Tarihi Asansör'den ayrılarak  İstanbul'a dönüş için yola koyulduk. Evet güzel insanlar yazımın devamında gezi sırasında ve festivalde çektiğim fotoğraflardan bir kesit sunmak ve festivalde ki otların bir kısmı ile ilgili bilgiler paylaşmak istiyorum sizlere umarım keyif alırsınız.
                                               
                                       Festivalin ihtişamlı ve bütün Alaçatıdan görülebilen ağacı.

     
       Festival alanına yürürken gözüme çarpan şirin tezgahlardan biri.


   Birbirinden güzel ev yapımı reçeller.

Enginar
Papatyagiller familyasından olan enginar aslında bir çiçeğin tomurcuğudur. Çiçek henüz olgunlaşmadan hasat edilen enginar çiçek açınca tüketilemez. Mineralce zengin ve içerisinde fosfor, kalsiyum, demir, sodyum, çinko, magnezyum içeren enginar. A, B1, B2, B6 ve C vitamini açısından zengin bir sebzedir.

Deniz Börülcesi
Sodyum açısından çokça zengin olan deniz börülcesi, vücudun su dengesini ayarlar. Tuzlu sularda yetişen, sodyum ve klorür açısından zengin olan deniz börülcesi tuzu doğal yollardan almak için ideal bir besindir. Mineral, magnezyum, demir, A, B12 ve C vitamini aynı zamanda lif bakımından zengin bir bitkidir.

Karabaş Otu
Lavanta ile aynı aileye mensup olan karabaş otu. ülkemizde yalancı lavanta, gargan  ve keşiş otu isimleriyle de bilinmektedir. Akdeniz ülkelerinde yetişmektedir. Kalsiyum, demir, magnezyum, potasyum, vitamin ve mineraller açısından zengindir. Bol miktarda A ve C vitamini barındırır.

Şevketi Bostan
Mübarek Otu. akkız olarak da bilinen şevketi bostan otu papatyagiller familyasındandır. İştah arttırıcı ve yaraları temizleme özelliği vardır. Vitamin ve mineralce zengindir. Kalsiyum, demir ve magnezyum bolca bulunur.

Mavi Yumurta
Görmeye alışkın olmadığımız bu mavi yumurtanın renginin sebebi 'Ameraucana' ırkı tavuklardır.
Bu ırktan elde edilen yumurtaların rengi doğal olarak mavidir. Mavi yumurtalar kolestrol açısından çok düşüktür. Bu ırktan elde edilen mavi yumurtalar, sağlıklı yumurta olarak nitelendirilir. Yüksek oranda demir, çinko, folik asit, kalsiyum, protein içerir.

Limon
Bilimsel adı Citrus olan limon, Rutaceae familyasındandır. Yüksek oranda C vitamini içeren doğal bir antibiyotiktir. Soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklara karşı vücut direncini artırır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Limon iyi bir C ve B6 vitamini ile potasyum kaynağıdır. Büyük kısmı su ve basit şekerlerden oluşan karbonhidratlardan oluşur. Sağlıklı bir diyet lifi olan pektin içerir. Limonda bulunan lifin %50 – 60 kadarı pektinden oluşur. Çok az yağ ve protein vardır. Çeşitli sağlık yararları sağlayan sitrik asit (limon tuzu), hesperidin (P vitamini), diosmin, eriocitrin ve D-limonene gibi antioksidanlar içermektedir. 

Biberiye
Ballıbabagiller familyasından olan biberiye yaz kış yapraklarını dökmez ve 100 cm' ye kadar boylanabilen bir bitkidir. Cins ismi Rosmarinus olan biberiye çokyıllık bir bitki olmasına rağmen kuzey iklimlerde yetiştirilirse kışın soğuğuna dayanamaz. Her türlü et yemeğine yakışan ve hoş kokulu biberiyenin sağlık açısından faydaları da çoktur. Hafıza ve konsantrasyon güçlendirir. Şişkinlik, kabızlık, mide bulantısına karşı etkilidir. A ve C vitaminleri ile demir, magnezyum, çinko, fosfor, tiamin(B1) ve riboflavin(B2)gibi mineraller açısından zengin bir bitkidir.


İzmir Saat Kulesi
İzmir'in sembolü olan İzmir Saat Kulesi, Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdulhamid'in tahta çıkışının 25'inci yıldönümü kutlamaları dahilinde 1901 yılında inşa edilmiştir. Mimarlığını İzmirli mimar olan Fransız asıllı Raymond Charles Pere'nin üstlendiği Saat Kulesi'nin saati, Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından hediye edilmiştir.

 
İzmir Tarihi Asansör Binası
Gitmek için uzun bir süre yol yürüdüğümüz ve çıkınca İzmirin manzarasının ayaklar altında olduğu tarihi Asansör...Biri diğerinden 58m. yüksekte olan Mithatpaşa Caddesi ile, Şehit Nihatbey Caddesi'nin arasında işleyen iki asansörü barındıran asansör kulesidir. 1907 yılında Musevi işadamı "Nesim Levi (Bayraklıoğlu)" tarafından yaptırılan asansör, birinden diğerine 155 basamakla ulaşılan iki semt arasında hızlı ve kolay ulaşım sağlama amacıyla yaptırılmıştır. Günümüzde İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından eğlence, kültür ve dinlenme mekanı olarak kullanılır; kentin önemli bir turistik durağıdır..1992 yılında hizmete giren tesisin Mithatpaşa'dan Asansör'e giden yoluna da o sokakta yaşamış olmasından dolayı Dario Moreno Sokağı ismi verilmiştir.

Asansörden yukarı çıkınca bütün İzmir ayaklarınız altında oluyor, kısaca manzara görülmeye değer.
Gezimizin son rotası olan fotoğrafla yazımı sonlandırırken, yazıma ortak olan siz güzel insanlara  en içten teşekkürlerimi sunuyor, beni okumaya devam etmenizi diliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Üniversiteye kapağı at, gerisi kolay!"

Merhaba güzel insanlar, nerede kalmıştık? İlle gastronomi olsun diyen ben aşçılık kazandım işte,  artık mesleki yola ilk adımı atmış sayılıyordum. Recep eniştemin hiç unutmadığım bir lafı çınlıyordu kulaklarımda, "Üniversiteye kapağı at, gerisi kolay". Üniversitenin kapısından girdin ya, artık işin daha kolay. Benim için de durum öyle mi oldu bakalım. Kazanmanın hemen ardından bölüme kayıt işlemlerini hallettik derken, dersler başladı. Teorik, pratik bir sürü dersler vardı, bunlardan bazıları: Yöresel mutfak, Dünya mutfağı, Ekmekçilik, Hijyen ve Sanitasyon. Dersler o kadar heyecanlandırıyordu ki beni hele pratik dersler, yeni tarifler, yeni teknikler, yeni sunumlar. Genelde ders işlenen yer klasik bir amfi veya derslikken, biz profesyonel bir mutfaktaydık. Ders işlenen yer sıra değil tezgah, araç gereçlerimiz kalem, silgi değil bıçak, kesme tahtası ve türlü mutfak gereçleriydi. Arkadaşlarımızdan kalem, silgi değil, tuz, biber alışverişi yapıyorduk. Kısacası her şey olması ger...

İLLE DE GASTRONOMİİİ....

Merhaba güzel insanlar, bloğumu açma amacımdan biri olan, meslek seçimimde yaşadıklarımı ele almayı istiyorum bu yayınımda, sizleri en başa götürüp, geçmişime dair bir zaman yolcuğu yaptırmak istiyorum sizlere. 2012 senesi lise son sınıftayım ve mesleğime karar verdim, gastronomi okumak istiyorum. Şuan, yani 2020 senesinde oldukça popülerlik kazanan ve herkes tarafından bilinen bir bölüm olan gastronomi, ben lise son sınıftayken aşırı popüler olmamakla birlikte, insanlara meslek seçimimin gastronomi olduğunu söylediğimde, çoğu insanın bilmediğini ifade edici bir yüz ifadesiyle karşılaşıyordum. Popüler olmayan bir bölümü istememe rağmen, ailem, akrabalarım çok şükür en büyük destekçimdi ve tabii arkadaşlarım da. Lise sonlara doğru çoğu genç mesleki hedefine karar verememenin üzüntüsü içerisinde olabiliyor. Sen böyle bir üzüntü içerisindeysen sakın bunun için geç kaldığını düşünme. İnan bana, sana uygun bir meslek vardır. Benim mesleğimde yani gastronomi veya aşçılıkta karar kılmış, bazı...

"Her şey bir cesaretle başlar, destekle büyür."

Merhaba güzel insanlar, pastacılığa tutkumu bilen bilir, 2016 senesi günlerden bir gün bilgisayarda bilmem neyi aratırken karşıma çıktı Cake Show Istanbul yarışması inanın hatırlamıyorum. Tek hatırladığım idolüm dediğim ve hala öyle olan (bu konuya daha sonra detaylı değineceğim.) Deniz Orhun'unun da jüri olduğu bir yarışma oluşu benim heyecanıma heyecan katmıştı. Pastacılığa olan ilgim, yarışmalara olan merakım ve üstüne idolüm dediğim şefin jüri oluşu yarışmaya katılma sürecimi kısalttı. Hemen başvurdum ben de yarışmaya, Cake Show yarışmasının, bir diğer güzelliği beni kendine çeken yanı, sloganıydı. Görür görmez gözlerim ışıl ışıl,  kalbim küt küt oldu. "Her şey bir cesaretle başlar, destekle büyür". O kadar doğru ve yerinde bir slogandı ki bu ! ve bu sloganı okuyanın kendinden bir iz görmemesi neredeyse imkansız gibiydi. Başvuru yapar yapmaz kategorime uygun pasta fikirleri dönmeye başladı kafamda. Kuzenlerim, ailemle türlü fikir alışverişleri ve beyin fırtınaları net...